Akciğer kanseri akciğerde yer alan hücrelerin dengesiz bir şekilde çoğalması sonucu kötü huylu hücrelerin meydana getirdiği oluşumlardır. En büyük nedeni sigaradır. Akciğer kanserinin ilk belirtisi inatçı öksürüktür.
Akciğer kanseri akciğerde yer alan hücrelerin dengesiz bir şekilde çoğalması sonucu kötü huylu hücrelerin meydana getirdiği oluşumlardır.
Akciğer kanserinin en büyük nedeni sigaradır. Ancak sigara içmeyenlerde de akciğer kanserine rastlanabilmektedir. Tüm akciğer kanserleri vakalarına bakıldığında %15’lik dilimi hiç sigara içmemiş kişiler oluşturmaktadır. Sigara içilen ortamlarda bulunmak (pasif içicilik) da akciğer kanseri gelişim riskini artırmaktadır.
Sigara dışında pipo, puro ve nargile gibi ürünler de kanser nedeni olarak ispatlanmış en önemli risk faktörleridir. Genetik geçiş, asbest, radon gazı, hava kirliliği, içme sularında yüksek düzeyde arsenik maddesi olması de akciğer kanseri nedenlerindendir.
Herhangi bir kaynaktan gelen radyasyon akciğer dokusuna zarar vererek bronş hücrelerinin yapısında bozulmalara tümör oluşumuna neden olabilmektedir.
Akciğer kanserinin ilk belirtisi inatçı öksürüktür.
Akciğer kanserinin en genel belirtisi inatçı öksürüklerdir. Bunun dışında göğüs ağrısı, nefes darlığı, kanlı balgam, ses kısıklığı, iştah kaybı ve zayıflama, yüz ve boyunda şişme, omuz ve kol ağrısı, sırt ağrısı, yutma güçlüğü ve gibi bulgular da akciğer kanseri belirtileridir.
Şikayetleri üzerine veya genel sağlık taraması gibi başka nedenlerle doktora başvuran hastalarda, muayene neticesinde elde edilen bulgulara göre önce akiğer grafisi istenir. Daha sonra akciğer tomografisi çekilerek saptanan kitleye nasıl yaklaşılacağı ve biyopsi işlemi planlanır.
Eğer kitle bronkoskop ile ulaşılabilecek bir yerde ise (bronşlarda veya lenf bezlerinde) bronkoskop eşliğinde kitleden veya lenf bezinden biyopsi alınır. Eğer kitle bronkoskopun ulaşamayacağı akciğerin zarına yakın bir bölgede ise tomografi eşliğinde sırttan biyopsi yapılarak kitleden örnek alınır. Kanser tanısı patolojik olarak konduktan sonra kanserin diğer organlara yayılıp yayılmadığını anlamak üzere PET/CRT ve beyin MR istenir.
Akciğer kanserinin 2 türü vardır: Küçük hücreli akciğer kanseri ve küçük hücreli olmayan akciğer kanseri.
Akciğer kanserinin büyük bir çoğunluğu ise küçük hücreli olmayan kanserlerden meydana gelir (%88). Üç yaygın alt türü vardır. Adenokarsinom, skuamöz (yassı) hücreli karsinom ve büyük hücreli karsinom şeklinde sıralanır.
Akciğer kanseri tedavisi genel sağlık durumuna, kanserin türü ve evresi gibi bir çok faktöre bağlı olarak değişkenlik gösterir. Cerrahi, radyoterapi, kemoterapi, immünoterapi gibi farklı tedavi seçenekleri vardır. Bu tedaviler tek başına ya da birkaçının kombinasyonu şeklinde uygulanabilir.
Erken evre akciğer kanserlerinin tedavi yöntemidir. Cerrahi müdahalenin tipi, kanserin akciğerdeki yerleşimine bağlıdır. Eğer cerrahi olarak tüm lob alınırsa (lobektomi),sağ veya sol akciğerin biri alınırsa (pnomonektomi) olarak adlandırılır. Bazı tümörler yerleşimi, büyüklüğü ve hastanın genel sağlık durumu nedeniyle ameliyat edilemez.
Akciğer kanserinde kemoterapi tedavisi kanser hücrelerinin ilaçla yok edilmesidir. Kemoterapi genellikle 2 ilaçtan oluşur. Kemoterapi sadece bu konuda özel eğitim almış hemşireler tarafından verilebilir. Kemoterapinin verilme sayısı ‘’kür’’ şeklinde ifade edilir ve genellikle 21-28 günde bir tekrarlanır.
Akciğer kanserinde kemoterapi genellikle damardan sıvı şeklinde veya ağızdan hap olarak tam donanımlı ayakta tedavi merkezlerinde uygulanır. Bazı durumlarda, hastanın durumundaki olumsuzluk ya da verilen ilaçların niteliğine göre kemoterapi yatarak da verilir.
Bir hastanın ameliyat sonrası kemoterapi alıp almayacağını, eğer alacaksa kaç kür alacağını patoloji raporundaki tümöre ait özellikler belirler. Ancak, bu kararların verilmesinde hastanın yaşı ve genel durumu da önemli rol oynar. Kemoterapi yapılması planlanan hastalar, ameliyat olmuşlarsa, ameliyattan sonraki 3 hafta içinde kemoterapinin başlanması tercih edilir.
Son 15 yıl içerisinde akciğer kanserinin moleküler patolojik ve biyolojik özelliklerinin öğrenilmesi yeni tedavilerin araştırılmasına yol gösterici olmuştur. Öncelikle küçük hücreli dışı akciğer kanserinin farklı patolojik alt tiplerinin ve bunların farklı biyolojik özellikleri olduğunu, tedavisinin farklılaştığını biliyoruz. Bunun yanısıra akciğer kanseri hücrelerinin oluşmasında rol oynayabilen ‘mutasyon’ adı verilen bazı genlerde çeşitli genetik değişiklikler saptandı. Daha sonra da bu genetik değişiklikleri hedef alan kişiye özgü ya da ‘hedefe yönelik’ tedaviler olarak adlandırılan tedaviler geliştirildi.
Hedefe yönelik ilaçların en önemli özelliği, hastanın akciğer kanserine özgü saptanan bir genetik mutasyon üzerinden etki ederek, kanser hücrelerini yok edebilmesidir. Bu yüzden kişiye özgü ya da akıllı ilaçlar olarak da adlandırılabilirler. Bu ilaçların diğer bir özelliği de, kemoterapi gibi hem normal hem de akciğer kanseri hücrelerini etkilemez.
Daha çok kanser hücrelerini etkiler, normal hücreler üzerine ise çok az ya da hiç zarar vermez. Bunun hasta açısından önemi, kemoterapiden farklı olarak, saç dökülmesi, bulantı, kusma, ishal, ağız yarası gibi hastanın yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilecek yan etkiler ya hiç görülmez ya da hafif görülür.
Böylece akciğer kanseri hastamızın normal günlük yaşamları devam eder ve yaşam konforları korunabilir. Bu tedaviler küçük hücreli dışı akciğer kanserlerinin skuamöz (yassı) hücreli tipi dışındaki tiplerine uygulanmaktadır. Küçük hücreli ve yassı hücreli akciğer kanserlerinde akıllı ilaç tedavisi uygun değildir.
Metastaz, kanser hücrelerinin kötü huylu ana tümörden ayrılıp vücudun kan dolaşımına veya lenfatik sistemine girerek zamanla vücut içerisinde yayılmasıdır. Akciğer metastazı her zaman belirti göstermeyebilir. Eğer belirti olursa bu spesifik olarak vücudun etkilenen bölgesine bağlı olarak ortaya çıkar. Baş ağrısı, baş dönmesi ve denge sorunları, sırt ve kalça kemiklerinde ağrı, boyunda hissedilen şişmiş lenf düğümleri, yorgunluk ve halsizlik, açıklanamayan kilo kaybı gibi belirtiler olabilir. Akciğer kanseri ileri evrelerde metastaz yaparak birçok doku ve organa yayılabilir.
Akciğer metastazının yaygın olarak yayılım gösterdiği yerler böbrek üstü bezleri, kemikler, beyin, diğer akciğer, lenf düğümleri, karaciğer, plevradır (akciğerin etrafındaki zar).
Küçük hücreli akciğer kanserinde sınırlı evre kemoterapiler ile ortalama 14 ile 20 ay arasında sağ kalım süresi sağlanırken, yaygın evre dediğimiz ileri evrede sağ kalım süreleri en fazla 9-11 ay kadar olmaktadır.
Yaygın evre küçük hücreli akciğer kanserinde iki yıllık sağ kalım oranı yaklaşık %4 civarındadır. Küçük hücre dışı akciğer kanserinde 5 yıllık sağ kalım %18'dir, evre 1 ve 2, anatomik rezeksiyon uygulanan olgularda ise sağ kalım %60-80 olmaktadır.
Akciğer kanseri en çok hayat kaybına neden olan kanser tiplerinden biri olmasına rağmen, erken dönemde saptanan ve cerrahi olarak başarı ile tedavi edilen vakalarda hastalıktan kurtulma oranları yüzde 80-90'ları bulmaktadır. Erken evre olmasa da cerrahi tedavi şansı olanlarda da başarı oranları düşük değildir.