Sarkoidoz, bağışıklık sisteminin aşırı tepkisi sonucu akciğerlerde ve diğer organlarda iltihaplı hücre birikimleri (granülomlar) oluşturan, nedeni tam bilinmeyen kronik bir hastalıktır.
Sarkoidoz, vücudun bağışıklık sisteminin normalden farklı çalışarak bazı organlarda iltihap hücrelerinden oluşan küçük yumrular (granülomlar) oluşturduğu bir hastalıktır. En sık akciğerleri ve lenf bezlerini etkiler, ama cilt, göz, kalp, karaciğer ve diğer organlara da yayılabilir.
Sarkoidoz hastalığının kesin nedeni bilinmemektedir. Bilim insanları, genetik yatkınlığı olan kişilerde bazı çevresel faktörlerin (mikroplar, tozlar, kimyasallar) bağışıklık sistemini aşırı uyardığını düşünmektedir.
Sarkoidoz, etkilenen dokularda kazeifikasyon göstermeyen granülomlar—bağışıklık hücrelerinden oluşan küçük kümeler—ile karakterize, çoklu organı tutabilen iltihabi bir hastalıktır.
Kesin nedeni bilinmemekle birlikte, güncel araştırmalar bu hastalığın genetik olarak yatkın bireylerde, tanımlanamayan bir tetikleyiciye karşı gelişen anormal bir bağışıklık yanıtı sonucu ortaya çıktığını göstermektedir.
Olası tetikleyiciler arasında toz, küf veya metal gibi bazı çevresel veya mesleki ajanlara maruz kalma ile Mycobacterium veya Propionibacterium türleri gibi enfeksiyöz mikroorganizmalar yer almaktadır. Belirli bir genetik yapıya sahip kişilerde bu tetikleyiciler, ilk uyarıcı ortadan kalktıktan sonra bile bağışıklık sisteminin kronik olarak aktif kalmasına neden olabilir. Bu aşırı bağışıklık yanıtı, en sık akciğerler ve lenf düğümlerinde, ancak göz, cilt, kalp ve sinir sistemi gibi diğer organlarda da iltihap ve granülom oluşumuna yol açar.
Sarkoidoz belirtileri çok değişken olabilir; bazen hiç fark edilmeyebilir. En sık görülenler:
Evre 0
Evre 1
Evre 2
Evre 3
Evre 4
Önemli Not: Evreler hastalığın ilerleme sırasını göstermez; bazı hastalar doğrudan Evre 2 veya 3’te tanı alabilir. Ayrıca, röntgen evresi ile hastalığın ciddiyeti her zaman paralel değildir; bazen düşük evrede bile ciddi organ tutulumu olabilir.
Sarkoidoz tanısı koymak için tek bir “kesin test” yoktur; tanı, klinik belirtiler, görüntüleme ve biyopsi bulgularının birlikte değerlendirilmesiyle konur. Aşağıda tanıda kullanılan başlıca testleri adım adım özetledim:
Sarkoidozda genellikle ilk ipuçları görüntülemeden gelir.
Sarkoidozu düşündüren fakat tek başına tanı koydurmayan kan testleri:
Tanının altın standardıdır. Yöntemler:
Özetle: Sarkoidoz tanısı; (1) klinik belirtiler + (2) görüntüleme bulguları + (3) biyopsi ile granülom varlığı + (4) diğer hastalıkların dışlanması ile konur.
Sarkoidoz tedavisi, hastalığın hangi organları tuttuğuna, belirti şiddetine ve hastalığın gidişine göre kişiye özel planlanır. Her sarkoidoz hastasına ilaç başlanmaz; hafif olgularda yalnızca düzenli takip yeterli olabilir.
Birinci Basamak: Kortikosteroidler
İkinci Basamak: Kortizon Tasarrufu Sağlayan İlaçlar
Biyolojik Tedaviler (Dirençli Olgularda): Anti-TNF ilaçlar (ör. infliksimab, adalimumab) Özellikle nörosarkoidoz veya tedaviye dirençli olgularda.
Tedavi başlanan hastalarda, ilk 3–6 ay içerisinde düzenli kontroller yapılmalıdır. Bu süreçte klinik muayene ile hastanın durumu değerlendirilir; kalsiyum düzeyi ile karaciğer ve böbrek fonksiyonlarını gösteren kan testleri uygulanır. Ayrıca solunum fonksiyon testleri yapılmalı, gerekli durumlarda ise bilgisayarlı tomografi (BT) veya manyetik rezonans (MR) görüntüleme yöntemlerinden yararlanılmalıdır.
Özet:Sarkoidoz tedavisi, herkese ilaç başlanacak bir hastalık değildir. Tedavi kararı; organ tutulumu, şikâyet şiddeti ve hastalığın ilerleme riskine göre verilir. Kortizon ilk basamak ilaçtır; uzun dönemde yan etkileri azaltmak için ek ilaçlar kullanılabilir. Akciğer sarkoidozu tedavisinde yaklaşım, hastalığın klinik bulgularına, radyolojik evresine ve fonksiyonel etkisine göre belirlenir. Her hastada ilaç başlamak gerekmez; birçok olgu kendi kendine gerileyebilir.
Evre 1 (sadece hiler/mediastinal lenfadenopati, akciğer tutulumu yok)
Evre 2–3 olup hafif ve stabil olgular (fonksiyon testleri normal, belirgin semptom yok)
Bu hastalar 3–6 ay aralıklarla klinik muayene, solunum fonksiyon testi ve görüntüleme ile izlenir.
Aşağıdaki durumlardan biri varsa tedavi düşünülür:
Semptomatik veya ilerleyici hastalık
Hayati organ riski
İlk Basamak: Kortikosteroidler
Hedef: Semptomları gidermek, akciğer fonksiyonlarını korumak ve ilerlemeyi önlemek. Kortizon Tasarrufu Sağlayan İlaçlar (Uzun süre yüksek doz gerekirse veya yan etki gelişirse).
Biyolojik Ajanlar (Dirençli Olgular)
Sarkoidozun gidişatı kişiden kişiye büyük farklılık gösterir. Özellikle hafif seyreden ve yalnızca akciğer ile lenf düğümlerini tutan olguların çoğunda hastalık aylar veya birkaç yıl içinde kendiliğinden düzelebilir ve kalıcı hasar bırakmaz.
Ancak bazı durumlarda hastalık kronikleşerek organ fonksiyonlarının giderek bozulmasına yol açabilir. Akciğer sertleşmesi (pulmoner fibrozis),kalpte ritim bozuklukları veya görme kaybı gibi komplikasyonları önlemek için erken tanı ve düzenli takip büyük önem taşır. Tedavi genellikle organ tutulumunun ciddiyetine ve hastanın şikâyetlerine göre planlanır.
Kortikosteroidler iltihabı azaltmada ilk tercih edilen ilaçlardır; dirençli veya ağır olgularda metotreksat veya azatiyoprin gibi bağışıklık baskılayıcı ilaçlar da kullanılabilir. Kesin bir tedavisi olmamakla birlikte, özellikle erken dönemde tanı konulup uygun tedaviye başlanması durumunda hastaların büyük bir kısmı uzun süreli remisyona ulaşabilir.
Sağlıklı yaşam tarzı benimsemek, bilinen çevresel tetikleyicilerden kaçınmak ve düzenli kontrolleri aksatmamak uzun dönem sonuçları belirgin şekilde iyileştirir.
1. Kendiliğinden Düzelme Olasılığı
Sarkoidozun önemli bir özelliği, bazı olgularda herhangi bir tedavi uygulanmadan kendiliğinden gerileyebilmesidir. Özellikle yalnızca lenf bezi büyümesinin görüldüğü Evre 1 olguların yaklaşık %60–80’i, Evre 2 olguların ise %50–60’ı genellikle 1–2 yıl içinde tamamen düzelebilmektedir.
2. Kronik Seyir Olasılığı
3. Tam İyileşme Sonrası Tekrarlar
4. İyileşme Şansını Etkileyen Faktörler
İyi prognoz göstergeleri:
Kötü prognoz göstergeleri:
Sarkoidoz, vücudun bağışıklık sisteminin aşırı tepkisi sonucu ortaya çıkan, özellikle akciğerler, lenf bezleri, cilt ve gözler gibi organlarda iltihabi hücre kümelerinin (granülom) birikmesiyle karakterize, nedeni tam olarak bilinmeyen bir hastalıktır. Bu durum bazı yönleriyle kanseri andırabilir; örneğin her iki durumda da dokularda anormal hücre birikimi ve organlarda büyüme görülebilir. Ancak sarkoidoz kanser değildir.
Kanser, hücrelerin kontrolsüz şekilde çoğalarak çevre dokulara ve uzak organlara yayılmasıyla oluşurken, sarkoidozda hücrelerin çoğalması enfeksiyon veya bağışıklık sistemi aktivasyonuna bağlıdır ve genellikle kontrol altına alınabilir. Yine de, sarkoidozun neden olduğu lenf bezi büyümeleri veya akciğer nodülleri, görüntüleme testlerinde bazen tümörlerle karıştırılabilir. Bu nedenle kesin tanı için biyopsi ve patolojik inceleme gereklidir. Ayrıca, her ne kadar nadir olsa da, bazı araştırmalar uzun süreli iltihabi süreçlerin belirli kanser türleri için risk faktörü olabileceğini göstermektedir; bu yüzden sarkoidozlu hastaların düzenli takip edilmesi önemlidir.
Sarkoidozda özel, tek tip bir “sarkoidoz diyeti” yoktur; ancak hastalığın iltihabi yapısı, kortizon kullanımı ve organ tutulumları göz önüne alınarak bazı beslenme önerileri önemlidir.
1. İltihap Azaltıcı (Anti-inflamatuar) Beslenme
Sarkoidoz, bağışıklık sisteminin aşırı çalıştığı bir hastalıktır. İltihabı azaltmaya yardımcı gıdalar tercih edilmelidir:
2. Kortizon Kullanıyorsanız Dikkat
Kortikosteroid tedavisi uzun süre kullanıldığında:
Öneriler:
3. Hiperkalsemi Riski
Sarkoidozda bağışıklık hücreleri aşırı D vitamini üretebilir → Kan kalsiyumu yükselebilir. Bu durumda: Kalsiyumdan zengin gıdalar aşırı tüketilmemeli, D vitamini takviyesi doktora danışmadan alınmamalı, bol sıvı tüketilmeli
4. Karaciğer ve Böbrek Tutulumu Olanlar
5. Genel Yaşam Tarzı Önerileri
Sarkoidoz, bağışıklık sisteminin aşırı tepkisi sonucu ortaya çıktığı için, hastaların beslenme düzeni iltihap seviyelerini ve organ fonksiyonlarını doğrudan etkileyebilir.
Özellikle kandaki kalsiyum seviyelerinin yükselme riski bulunduğundan, sarkoidoz hastalarının yüksek kalsiyum içeren gıdaları (örneğin aşırı süt, peynir, yoğurt ve takviye kalsiyum tabletleri) dikkatli tüketmeleri gerekir.
Aşırı kalsiyum, böbrek taşı oluşumuna ve böbrek hasarına yol açabilir. Ayrıca işlenmiş ve yüksek tuz içeren gıdalar (hazır atıştırmalıklar, salam, sucuk, konserve ürünler) ödem ve tansiyon sorunlarını artırabileceğinden sınırlanmalıdır.
Aşırı şeker ve rafine karbonhidratlar (beyaz ekmek, tatlılar, şekerli içecekler) bağışıklık dengesini bozabilir ve iltihabi süreçleri tetikleyebilir. Eğer hasta kortikosteroid tedavisi alıyorsa, bu ilaçlar kan şekeri ve kolesterol seviyelerini yükseltebileceğinden, doymuş yağ oranı yüksek gıdalardan (kızartmalar, fast food, margarin) kaçınmak da önemlidir. Alkol ise karaciğer yükünü artırabileceği ve ilaçların etkisini değiştirebileceği için sınırlandırılmalıdır. Beslenme planı, hastalığın evresine, tutulan organlara ve kullanılan tedavilere göre kişiselleştirilmelidir.
Hayır, sarkoidoz bulaşıcı bir hastalık değildir.
Sarkoidoz Neden Bulaşıcı Değildir?
Mevcut bilimsel veriler, sarkoidozun bulaşıcı olmadığını açıkça göstermektedir. Yani bu hastalık, grip veya tüberküloz gibi insandan insana öksürük, temas ya da kan yoluyla geçmez. Bazı araştırmalar, çevresel faktörler, genetik yatkınlık ve bağışıklık sisteminin tepkisinin hastalığın gelişiminde rol oynayabileceğini öne sürmektedir. Bununla birlikte, sarkoidozun kesin nedeni hâlâ tam olarak aydınlatılamamıştır.
Hastalık bulaşıcı olmamasına rağmen, belirtileri tüberküloz veya lenfoma gibi bulaşıcı ya da ciddi hastalıklarla karışabileceğinden, tanı sürecinde ayrıntılı testler ve biyopsi yapılması önemlidir. Bu nedenle, sarkoidoz teşhisi alan kişilerin çevresindekiler için herhangi bir enfeksiyon riski yoktur, ancak kendilerinin düzenli takip ve tedavi altında olması gerekir.