Horlama, horlayan bireye ek olarak diğer aile bireylerini de etkileyen rahatsız edici sosyal bir sorundur.
Horlama, uyku boyunca boğaz bölgesindeki yumuşak dokuların gevşemesi nedeniyle meydana gelen hava yolu daralmasına bağlı olarak, dar bir pasajdan hızla geçen havanın üst solunum yolunun desteksiz dokuların titreterek gürültülü sesler ortaya çıkarmasıyla oluşur. Horlama 45 yaş üzerindeki erkeklerin yaklaşık %25’nde görülür.
Uyku apnesi uykuda tekrarlayan aralıklarla solunumun 10 saniye ve daha uzun süre durmasıyla karekterize bir uyku bozukluğudur. Horlama ve uyku apnesi, erkeklerde kadınlardan yaklaşık iki kat daha yaygındır. Bu durum, erkeklerde yağ birikiminin vücudun üst kısmında, özellikle de boyun bölgesinde, kadınlarda ise çoğunlukla vücudun alt kısmında olması şeklinde açıklanmaktadır.
Orta yaşlı erkeklerin %4 ila 10’nda horlamayla birlikte uyku apnesi de görülmektedir. Cinsiyetin yanı sıra, aşırı yağ birikiminin de olumsuz etkisi olduğu bilinmektedir. Uyku pozisyonu ise üst solunum yolunun morfolojisi ve üst solunum yolu boyutları üzerinde etkili olup, uyku apnesi ve horlamaya sebep olan diğer bir önemli faktördür.
Horlama uyku apnesinin bir belirtisi olarak da ortaya çıkabilir. Ancak horlayan hastaların sadece %10’unda uyku apnesi mevcuttur. Bunun yanında yapılan çalışmaların bir sonucu olarak, horlayan her üç erkekten birinin ve horlayan her beş bayandan birinin uyku apnesi hastalığına sahip olduğu bildirilmiştir.
Uykuda tekrarlayan nefes durmaları uyku süresince vücuttaki oksijen miktarını azaltarak uzun dönemde kalp ve damar hastalıklarına davetiye çıkarmaktadır. 40-65 yaşları arasındaki horlayan kadınların %33’nde kalp damar hastalıkları horlamayanlara göre daha yüksek oranda saptanmıştır.
Buna ek olarak uyku apnesi olan bireylerde ritim bozuklukları, kalp atım hızında ve kan basıncında artış ile sonuçlanır. Bunun nedeni ise uyku sırasında tekrarlayan nefes durmalarına bağlı düşen kan oksijen düzeyidir. Kan basıncındaki artış ise beyne giden damarların duvarlarında kalınlaşmaya ve plak oluşumuna neden olarak beynin kanlanmasını bozar ve uzun dönede inme ve felç riski artar. Uyku apnesi olan bireyler tedavi edilmezse uzun dönemde ani ölümle sonuçlanan kalp ve beyin hastalıklarıyla mücadele edebilirler.
Uyku apnesinin tanısı “polisomnografi” adı verilen uyku testi ile konur. Horlama ve uykuda nefes durması şikayeti ile başvuran hastalarda istenecek tanısal testtir. PSG gece boyunca beyin aktivitesinin ve solunumsal olayların ve daha birçok parametrenin kaydedildiği bir testtir. Yapılan uyku testi sonucunda gece uykudaki solunum bozukluk skorlarının patolojik düzeyde olması ile hastalığın tanısı koydurur.
Polisomnografi testinde beyin dalgaları, göz hareketleri, kas aktivitesi, kalp hızı ve ritmive kan dolaşımındaki oksijen seviyesi ölçülür.
Horlamaya neden olan etkenlerin ortadan kaldırılması ve bazı yaşam tarzı değişiklikleri horlamayı önleyebilir. Üst hava yollarında bir tıkanıklık var ise cerrahi yöntemlerden hasta fayda görebilir. Alkol ve uyku ilaçlarından kaçınmak, kilo vermek, sırt üstü uyumamak gibi bazı yaşam tarzı değişiklikleri etkili olabilir.
Uyku sırasında solunumun kesilmesine neden olmayan horlamalar, uyku pozisyonunun değiştirilmesi, daha yüksek yastıkta uyunması, fazla kiloların verilmesi, alkol ve sigara kullanımının bırakılması gibi çözümlerle de önlenebilir. Ancak tüm bunlara rağmen horlama şiddeti azalmıyorsa kişi kulak burun boğaz uzmanına başvurmalıdır.
Hekim tarafından yapılan muayene ve ek tetkikler sonucunda horlamaya neden olan etkenler saptanır ve gerekirse cerrahi yöntemler dahil uygun tedavi düzenlenir. Bazı durumlarda “ağız içi alet” kullanımı önerilebilir.
Ağız içi alet, diş hekimleri tarafından kişiye özel olarak yapılan, uyku öncesi ağza takılarak, dilin arkaya doğru hareket etmesini engelleyen ve ağız içi boşluğun artırılmasını sağlayan bir tür protezdir. Bir diğer tedavi yöntemi de cerrahi operasyondur. Ancak basit horlamaya bağlı olarak operasyon yapılmadan önce kişinin uyku laboratuvarında yatırılması ve uykusunun incelenmesi gerekir. Bazı durumlarda horlama, rahatsızlık olarak değil, bir belirti olarak da ortaya çıkabilir.
Uyku apnesi tedavisi ise 3 basamakta incelenir;
İlk gece yatışında uyku apnesi tanısı alan hasta ikinci gece tedavi amaçlı yatırılır (özellikle orta ve ağır dereceli uyku apnesi olan hastalar). En etkili tedavi yöntemidir. CPAP denilen hastanın üst havayollarına pozitif hava basıncı veren uyku apnesi cihazı kullanılmaktadır. Bu cihazlar uyku esnasında üst hava yollarını devamlı açık tutarak apneyi engeller. Cihaz, silikon bir hava maskesi vasıtasıyla kullanılır. Cihaz ile ayrıca horlama şikayetinin tedavisi de sağlanmış olur.
CPAP, yetişkin uyku apnesinde belirtilerin tama yakın düzelmesini sağlar ve en etkili tedavi yöntemidir. Bu üstünlüklerine rağmen bazı hastalar bu cihazın kullanımında duydukları çeşitli rahatsızlıklara bağlı olarak tedaviye uyum sağlamakta zorluk yaşayabilir. Ancak çoğu hasta zaman içerisinde maskenin boyutunu ve lastiklerini kişisel tecrübelerine göre düzenleyerek cihaza kolayca adapte olur. Bu pozitif basınç veren cihazların çeşitleri de mevcuttur. Gece boyunca hastanın apne ve horlamalarını kontrol altına alan en uygun cihaz hastaya önerilir.