Uyku apnesi, uyku sırasında tekrarlayan aralıklarla solunumun 10 saniye ve daha uzun süreli durmasıyla karakterize bir uyku bozukluğudur. Uyku Apnesinin ülkemizdeki sıklığı %5 ila 10 arasında değişkenlik gösterir.
Uyku sırasında tekrarlayan aralıklarla solunumun 10 saniye ve daha uzun süreli durmasıyla karakterize bir uyku bozukluğudur. Ülkemizdeki sıklığı %5 ila 10 arasında değişkenlik gösterir.
Başlıca 2 çeşit uyku apnesi vardır;
En sık görülen apne türüdür. Uyku sırasında üst hava yollarının tamamen ve kısmen gerektiğinden daha fazla gevşemesi sonucunda daralarak hava akımının kesilmesiyle oluşur.
Bunun sonucunda apne dediğimiz solunumun durması olayı gerçekleşir ve vücuttaki oksijen miktarı düşerek hayati organlara oksijen taşınması azalır.
Bu belirtiye horlama ve gündüz aşırı uyku hali de eşlik eder. Çünkü hasta solunum durması nedeniyle tekrarlayan bir şekilde uyanır ve kaliteli uyku uyuyamaz.
Bu apne türünde beyinden solunumu kontrol eden kaslara uygun sinyaller gitmediğinde ortaya çıkar. Uyku sırasında tekrarlayan solunum durması nedeniyle kişinin oksijen ve karbondioksit dengesi olumsuz yönde etkilenir. Birbirine benzer şekilde sonuçlanan bu iki apne türünde aynı zamanda benzer şikayetler de söz konusudur.
Gün içerisinde aşırı uykulu hissetme, konsantrasyon eksikliği ve baş ağrısı oluşabilecek şikayetler arasındadır. Bazı sedatif ilaçlar, kalp yetmezliği ve bazı nörolojik hastalıklar nedeniyle de gelişebilir.
Uyku apnesinin nedenleri obstrüktif ve santral olmasına göre farklılık gösterir. Obstrüktif uyku apnesi boğazın arka kısmındaki kasların gevşemesi sonucunda oluşur. Bu kasların temel fonksiyonu yumuşak damağın, küçük dilin ve bademciklerin desteklenerek havayolu açıklığını sağlamaktır.
Bu kasların gevşemesi sonrasında hava yolları kişi nefes alıp verirken giderek daralır ve tamamen kapanabilir. Yeterince hava alamayan kişinin oksijen düzeyinin düşmesi ile beyinden kişiyi uyandırıcı sinyaller gider ve böylelikle kişinin uyanıp hava yollarını tekrar açması hedeflenir. Bu durum gece boyu yaklaşık olarak 5-30 kez tekrarlanır. Bu hastalar derin ve dinlendirici bir uyku hissinden mahrum kalırlar.
Kilolu olmak, erkek cinsiyet, kalın ve kısa boyunlu olmak, dar hava yollarına sahip olmak, uyku hapı ya da sakinleştirici ilaç kullanımı, alkol ve sigara kullanımı, çeşitli nedenlerle burnun tıkalı olması ve kalıtsal olarak uyku apnesine yatkınlık bulunması, obstrüktif uyku apnesi nedenleri arasında değerlendirilir.
Daha nadir görülen santral uyku apnesi beyinden solunum ile ilgili kaslara gönderilen sinyallerin doğru şekilde iletilememesi sonucu meydana gelir. Kısa bir süreliğine kişinin solunum fonksiyonlarının çalışmadığı bu apne formunda kişiler nefes açlığı ile uykularından uyanırlar.
Obstrüktif uyku apnesinden farklı olarak santral uyku apnesi nedenlerinde ise beyin dokusu enfeksiyonu, beyin felci, beyin sapı problemleri, kalp hastalıkları ve narkotik ağrı kesici ilaçların kullanımı gibi çeşitli faktörler yer alır.
Uyku apnesi tedavi edilmezse aşağıdaki durumlarla sonuçlanabilir;
Doktor tarafından şikayetleri dinlenen hasta veya hasta yakını tarafından horlama, tanıklı apne veya gündüz aşırı uyku halinin belirtilmesi ile birlikte, hasta bir gece uyku merkezine yatırılarak “Polisomnografi” (PSG) denilen test yapılır.
PSG gece boyunca beyin aktivitesinin ve solunumsal olayların ve daha birçok parametrenin kaydedildiği bir testtir. Yapılan uyku testi sonucunda gece uykudaki solunum bozukluk skorları patolojik düzeyde olması ile hastalığın tanısı koydurur.
PSG’de ölçülen ve kayıt edilip değerlendirilen parametreler:
EEG işlemi sırasında kafatasına yerleştirilen çeşitli elektrodlar kişinin uyku öncesi, uyku sırası dönemde beyin dalgalarının görüntülenmesini sağlar. Göz hareketlerini kaydeden EOM işleminde ise sağ gözün 1 santimetre üst ve sol gözün 1 santimetre alt köşesine elektrotlar yerleştirilir. Elektrotlar vasıtası ile gözün merkezden uzaklaştığı her hareket kayıt altına alınır.
Beyin dalgaları ve göz hareketleri değerlendirilmesi hekimlerin hastanın hangi uyku evresinde olduğuna dair bilgi verir. REM ve non-REM olarak tanımlanan uyku evrelerinden REM döneminde kas tonusunun azalması ve kaslarda hareketsizlik ve hızlı göz hareketleri, saptanır.
Obstrüktif uyku apnesi tanısı amacıyla çekilen EMG sırasında çene üzerine 2 adet elektrot yerleştirilir. Bu elektrotlardan biri çene hattının üzerindeki iken diğeri bu hattın aşağısında yer alır.
EMG elektrotları kas hareketleri sırasında ortaya çıkan elektriksel aktivitenin kayıt edilmesini sağlar. Uyku sırasında kaslarda bir miktar rahatlama oluşması normal kabul edilir. Normalin dışındaki aktiviteler ise EMG ile tespit edilebilir.
12 elektrot ile çekilen EKG tetkiki uykuda kalp ritminin gözlenmesine yardımcı olur.
Karın çevresine bağlanan bir kemer ile uykuda soluk alıp verirken karın hareketlerinin saptanmasına ve obstrüktif ile santral apnenin ayırımına yardımcı olur.
Hastanın yatış pozisyonunu belirleyen sensör ise apnelerin yatar pozisyonda daha fazla olup olmadığının saptanmasına yardım ederek pozisyonel apnenin tanısını koydurur.
Bu tetkikler dışında hastanın nabız oksimetresi ile oksijen düzeyinin de incelenmesi sağlanır. Normal oksijen satürasyonu %95 ile %100 arasında değişkenlik gösterir. Küçük bir cihaz olan nabız oksimetresi hastanın kan akımı iyi olan kulak memesi ya da parmak ucu gibi bölgelerine yerleştirilir.
İçindeki kızılötesi ledler sayesinde kanda ne kadar oksijen bulunduğunu değerlendiren bu cihazlar ile apne atağı sırasında meydana gelen oksijen satürasyon düşüklüğünün tespit edilmesi sağlanır.
Uyku apnesi tedavisi 3 basamakta incelenir;
İlk gece yatışında uyku apnesi tanısı alan hasta ikinci gece tedavi amaçlı yatırılır (özellikle orta ve ağır dereceli uyku apnesi olan hastalar). En etkili tedavi yöntemidir. CPAP denilen hastanın üst havayollarına pozitif hava basıncı veren uyku apnesi cihazı kullanılmaktadır. Bu cihazlar uyku esnasında üst hava yollarını devamlı açık tutarak apneyi engeller. Cihaz, silikon bir hava maskesi vasıtasıyla kullanılır. Cihaz ile ayrıca horlama şikayetinin tedavisi de sağlanmış olur.
CPAP, yetişkin uyku apnesinde belirtilerin tama yakın düzelmesini sağlar ve en etkili tedavi yöntemidir. Bu üstünlüklerine rağmen bazı hastalar bu cihazın kullanımında duydukları çeşitli rahatsızlıklara bağlı olarak tedaviye uyum sağlamakta zorluk yaşayabilir. Ancak çoğu hasta zaman içerisinde maskenin boyutunu ve lastiklerini kişisel tecrübelerine göre düzenleyerek cihaza kolayca adapte olur. Bu pozitif basınç veren cihazların çeşitleri de mevcuttur. Gece boyunca hastanın apne ve horlamalarını kontrol altına alan en uygun cihaz hastaya önerilir.
Uvulopalatofaringoplasti (UPPP) adı verilen operasyon kişinin küçük dilini ve yumuşak damağından bir miktar dokuyu çıkararak boğaz bölgesinde hava yolları için daha geniş bir açıklık yaratmayı hedefler. Bu cerrahi girişim kişinin boğaz yapılarının titreşerek oluşturduğu horlama şikayeti için de kalıcı bir çözüm sağlayabilir.
UPPP ameliyatı sırasında aynı zamanda kişinin bademcik ve geniz eti gibi dokularının da çıkarılması gerçekleştirilir. Doku çıkarılması genel olarak CPAP tedavisine göre daha etkisiz kabul edilir ve obstrüktif uyku apnesi olan herkes için önerilen bir tedavi şekli değildir.
Radyofrekans ablasyon adı verilen teknikle uygun hasta grubunda burun ve boğaz bölgesindeki dokuların küçültülmesi sağlanabilir.
Çene düzeltme ameliyatlarında alt çene kemiğinin pozisyonu yüzün diğer kemiklerinin önünde olacak şekilde değiştirilir. Çenenin önde olması ile birlikte dilin arka kısmında daha geniş bir alan oluşturulur.
Sinir stimülasyonu yönteminde cerrahi olarak dil hareketlerini kontrol eden hipoglossal sinirin üzerine bir uyarıcı yerleştirilir. Artan uyarı dilin hava yolunu kapatmayacak şekilde pozisyon almasını destekleyebilir.
Bazı çok ağır vakalarda obstrüktif apne tedavisine yönelik olarak hastalara trakeostomi açılır ve böylelikle boğaz bölgesindeki tıkanıklığın devre dışı bırakılması sağlanabilir. Diğer tedavi yöntemlerine yanıtsız ve ağır seyirli vakalarda tercih edilen bu yöntemde cerrahlar hastaların boyun bölgesinde bir delik oluşturarak bu delikten hava değişimini sağlayacak metal ya da plastik bir tüpün yerleştirilmesini gerçekleştirilirler.
Uyku apnesinin tedavisiyle ilk olarak gece uykusu düzelir. Hastaların gece terlemesi ve tuvalete kalkması ortadan kalkar. Sabah uykusunu almış ve dinlenmiş olarak uyanır. Gün içi uyku hali, dikkat bozukluğu, unutkanlık ve depresif yakınmalar kaybolur.
Hastaların kilo vermesi kolaylaşarak tansiyon, şeker ve hiperlipidemi tedavilerinde başarı artar. Daha da önemlisi kalp damar hastalığı ve inme riski azalır. Hastalar kısa bir süre sonra kendi ifadeleriyle “yeniden doğmuş” gibi hissederler.